CHP İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Zahide Kurun‘la ‘Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor’ adlı yürüyüşün ayrıntılarını konuştuk.
Kulağımda Emine Bulut’un “Anne lütfen ölme” diye yalvaran kızının acı sesi, aklımda boşanmak ya da ayrılmak istediği için eşleri, sevgilileri, babaları veya abileri tarafından öldürülen kadınların ismi, yanımda kız kardeşlerini kaybetmemek için, onlara cesaret vermek için Selçuk’tan Kınık’a kadar yürüyen yüzlerce kadın; evet, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Zahide Kurun’un önderliğinde başlayan “Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor” adlı yürüyüşten bahsediyorum, benim de bazı parkurlarına dahil olduğum yürüyüşten…
Selçuk’ta, tam da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu ayki meclisinde AKP’li Latif Doğan’ın kadın cinayetleriyle ilgili olarak “Öldüren kadar ölen de suçlu” sözlerini sarf ettiği günden, bir gün sonra toplandı CHP’nin kadın kolları; yanlarında CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili Altan İnanç, ilçe başkanları, ilçe belediye başkanları, partinin kadın, ana kademe ve gençlik kolları yöneticileriyle birlikte şiddete uğrayan kadınların, istismara maruz kalan çocukların ve iktidar eliyle katlinin önü açılan dilsiz canlar sokak hayvanlarının sessiz çığlıklarına ses olmak için…
Tam 11 gün süren, Selçuk’tan Kınık’a kadar İzmir’in 15 ilçesinde devam eden kadınların yürüyüşü, Konak’ta gerçekleştirilen bir kadın buluşması ve basın açıklaması ile sona erdi. Politikaların yetersizliği nedeniyle korunamayan kadınlar, çocuklar, şiddete göz yummayan erkekler, gelecekte herhangi bir şiddete kurban gitmek istemeyen gençler ve çocukları için yaşanılabilir bir gelecek bırakmak isteyen yaşlılar; toplumun birçok kesimi destekledi, kadınların sesine ses olan öfkeli kalabalığın parçası oldu yürüyüş boyunca… Şiddet karşısında sesini çıkaramayanlara bir cesaret ışığı yakacak olan bu kalabalık, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesini ve 6284 sayılı kanunun etkin bir şekilde uygulanmasını talep etti.
Bazen sokakta tanımadığı bir erkek, bazen okulda saplantılı bir sevgili, bazen boşanmak istediği eşi, bazense ‘gelenek görenek’ denilerek katledilen kadınların sesine ses olmak için başlayan ve kadınlar gibi çocuklar ile sokak hayvanlarının da yaşam hakkını savunan yürüyüşte bir figür haline gelen ise, kadınların caddelerde yankılanan gür sesinin yanı sıra CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ile eşi Avukat Duygu Aslanoğlu’nun 6 aylık kızları Vera oldu. Gazetelere manşet olan Vera, yürüyüşün başladığı gün Selçuk’taki parkuru baştan sona yürüyerek, akranlarının geleceği için attı minik adımlarını…
Biz ise; yürüyüşün ardı, amacı ve yürüyüş esnasında yaşananlarla ilgili olarak CHP İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Zahide Kurun ile kadın politikaları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve geleceğe dair bir röportaj gerçekleştirdik. Sokak hayvanlarının katledilmediği, çocukların güvenle yaşayabildiği, kadınların erkek şiddetine maruz kalmadığı bir geleceğe dek asla yalnız yürümeyeceğinizi hatırlatması gereken “Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor” adlı yürüyüş ve yürüyüşe dair ayrıntıları ilgiyle okumanız dileğiyle…
Artan kadın cinayetleri nedeniyle İzmir’de başlayan protestolardan birine de siz imza attınız. 15 Ekim 2024 tarihinde Selçuk’tan başlattığınız “Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor” adlı yürüyüş bu kapsamda düzenlediğiniz bir etkinlik. Peki yürüyüşün tam olarak amacı nedir?
15 Ekim 2024 tarihinde Selçuk'tan başlattığımız, 11 gün sürecek İzmir'in 15 ilçesini kapsayan ve 12. gününde de halk buluşması ile sonuçlanacak olan "Kırık Saçlar Özgürlüğe Yürüyor" yürüyüşümüzün amacı; her gün çoğalarak devam eden kadın cinayetleri çocuk istismarı ve kayıp çocuklarımızın akıbeti konusuna dikkat çekmek, kadınlar olarak bu konularda rahatsızlığımızı ve geleceğe dair yaşamsal kaygılarımızı yüksek sesle dile getirmektir.
NEDEN KIRIK SAÇLAR ÖZGÜRLÜĞE YÜRÜYOR?
Yürüyüşün uzun rotası nedeniyle kadınlar olarak tam 15 ilçeden geçtiniz ve seçtiğiniz isim çok konuşuldu, çok soruldu. Bir de biz soralım; yürüyüş için özellikle bu ismi seçmenizin nedeni nedir, bir anlamı, politik ardı var mıdır?
Saçlar kadının hem esaretini hem de cesaretini simgeler: Kadının kimliği, toplumların ilişkisi, direnişinin yansıması olarak yüzyıllardır kültürlerin, dinlerin, örf adet, gelenek göreneklerin içinde farklı anlamlarla donatılmıştır. Nice kadınlarımız saçının bir teli göründüğü için ölümle cezalandırılmış, nice kadınlarımız saçının bir teli göründü diye iffetsizlik ve ahlaksızlık ile suçlanarak toplumdan dışlanmıştır.
Nice kadınlarımız üzerinde baskı unsuru oluşturulmuş saçını açmaya ya da örtmeye zorlanmıştır ve hala günümüzde zorlanmaktadır. Nice kadınlarımız evlendiğinde bakire olmadığı gerekçesiyle saçı kesilerek baba evine geri gönderilmiş, aile namusunu temizlemek için kadını töre cinayetlerine kurban etmiştir. Ve biz kadınlar bu kadar hırpalanmaya ve hayatlarımız ile ilgili söz sahibi olunmaya çalışılmasına rağmen, kırıldığımız yerden daha da güçlenerek ayağa kalkar, tüm cesaretimizle baskılara karşı, karanlığa karşı; aydınlık geleceğe doğru yürümeye devam ederiz.
Uzun bir rota, kadınlar kadar erkeklerin de desteğini alan bir yürüyüş… Peki siz yürüyüşe olan ilgiyi, verilen desteği nasıl değerlendiriyorsunuz? Yürüyüş boyunca karşılaştığınız zorluklar oldu mu?
Yürüyüşe kadın, erkek, genç, yaşlı; her kesimden ilgi büyüktü. Çünkü herkes "artık yeter" diyor. Kadınların gece sokağa çıkmaya korktuğu, ailelerin çocukları ile ilgili kaygı duyduğu, çocukların en güvendikleri aile içinde katledildiği, kadınların eşleri, eski eşleri, sevgilileri tarafından katledildiği, her gün sabah uyandığımızda bir katliam haberiyle sarsıldığımız, çocuklarımızdan kısa süre haber alamadığımızda büyük endişeler yaşadığımız bu duruma artık herkes "yeter" diyor. Hayvanlar katlediliyor, doğa katlediliyor, hangi tarafa baksak bir acı bir gözyaşı, adeta mutsuz insanlar ülkesi olduk. Tam da bu yüzden her kesimin canı yanıyor ve ses çıkarmak istiyor.
Bir de asıl meseleden bahsedelim… Her kadın cinayetinin ardından duyduğumuz bir söylem var: Kadın cinayetleri politiktir! Sizin de böyle düşündüğünüzü ve haykırdığınızı yürüyüş boyunca takip ettik. Peki siz kadın cinayetlerinin neden politik olduğunu düşünüyorsunuz? Hangi toplumsal veya siyasi dinamiklerin bu cinayetlere yol açtığını saptamış bulunuyorsunuz?
Verilen cezalar yetersiz ve caydırıcı değil. Yetkililerin kullandığı dil çok önemli, "bir kereden bir şey olmaz" diyen bakan, "bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var diyen" milletvekili, "gece o saatte sokakta ne işi vardı" diyen yetkililerin söylemlerini hepimiz duyduk. Bu söylemler ataerkil karanlık zihniyetli iktidar diliyle yapıldığında ve suçluların ödüllendirilir nitelikte çok az cezalar ya da salıverilmeleri sonucunda katliamlar her gün daha da artmaktadır. Yöneticilerin, iktidarın görevi suçluları değil; kadınları, çocukları ve tüm yurttaşları suçlulardan korumak ve suçlulara gerekli cezaları uygulamaktır. Bu yüzden de kadın cinayetleri, kadınları koruyamayan iktidarın ortaya çıkardığı politik bir durumun sonucudur.
Yasalar ya etkin kullanılmıyor ya da indirimlerle ortaya çıkan cezasızlık kültürü besleniyor, bu konuda hemfikiriz. O zaman biraz da tespitler yerine çözüm önerilerini konuşalım... Sizce mevcut hukuk sistemi kadın cinayetleri konusunda hangi alanlarda iyileştirilmelidir?
Koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması gerekiyor. 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi’ kanunu mutlaka etkin uygulanmalı. Cezaların caydırıcı olması, verilen cezalarda kararlılık gösterilmesi ve cezai indirimlerin kısıtlanması gerekir. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi ve bu konuda uluslararası standartlara ve yükümlülüklere uyulması gerekir. Şiddet mağduru kadınların süreçte yalnız bırakılmaması gerekir; gerek hukuki gerek psikolojik ve her türlü destek ile kadının yanında olunmalı. Yeterli sayıda ve uygun kapasitede sığınma evlerinin açılması, mağdur kadınların sığınma evlerine ulaşabilir olması ve mağdur kadının tüm ihtiyaçlarını karşılar kapasitede olması gerekir.
Son olarak yürüyüşünüzde sıkça duyduğumuz bir slogandı, kadınım sana eşit adımım… Bunun üzerine biraz konuşalım isterim. Sizce toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları bu cinayetleri önlemeye nasıl katkıda bulunabilir? CHP İzmir İl Kadın Kolları bu konuda hangi adımlar atılmasını önerir?
Ataerkil karanlık zihniyetli iktidarın öncelikle eril dil ile yaptığı söylemleri bırakması gerekir. Geleneksel rollerin sorgulanması, kadınların bireysel bireyler olarak görülmesini teşvik ederek, şiddeti körükleyen zihniyet ile mücadele etmek gerekir. Eşitlik farkındalığı kadın ve erkek arasındaki güç ilişkilerini dengeleyerek şiddetin doğmasına yol açan otoriter ve baskıcı tutumları zayıflatır. Kadınların fiziksel psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalmasının cinsiyet temelli bir sorun olduğu fark edildiğinde bu şiddeti önlemek için yasal düzenlemeler ve koruyucu mekanizmalar daha etkili bir şekilde uygulanabilir.
Erken yaştan itibaren bireylere cinsiyet eşitliğine dayalı değerler öğretilmesi, kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu bir toplum inşa edilmesine katkı sağlar; özellikle gençler arasında şiddet eğilimlerinin azalmasına ve sağlıklı ilişkiler kurma becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Farkındalık arttıkça medya içeriklerinde de cinsiyetçi ve şiddeti teşvik eden söylemler yerini daha adil ve dengeli temsil biçimlerine bırakır. Bu da şiddetin kültürel olarak desteklenmesini azaltır.