31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ortaya koyduğu sonuçların Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık siyasi tarihi ve demokrasimiz açısından da önemi çok büyük.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ortaya koyduğu sonuçların Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık siyasi tarihi ve demokrasimiz açısından da önemi çok büyük. Maddeleştirerek not edeyim:

1) Seçimlere katılım, tüm özgür seçimlerin yapıldığı ve genel oyun esas olduğu demokrasilerde önceki seçime göre biraz düşse de en yüksek orandadır. Katılımın yüzde 90'i aşan, çoğu kez yüzde 80'lerde tecelli ettiği ülkemizde yüzde 78 oy oranına bile dünya hayret ve gıpta ile bakıyor. Avrupa'da bile yüzde 50'yi bulan neredeyse bayram yapacak!

2) 22 yıla yaklaşan ve giderek yarı-otoriter bir niteliğe bürünen, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran ve yasama-yürütme-yargıyı bir tek adama veren, kitle iletişim araçlarına el koyan bir iktidarın da doğruları hayata geçiren bir muhalefetçe alt edilebileceği görülmüştür. Bu da Türkiye'den bütün otoriter ve yarı otoriter resimlerdeki muhalefete, demokrasi güçlerine verilen önemli bir derstir.

3) Türkiye, 31 Mart 2024'te, 31 Mart 2019 ve 23 Haziran 2019'daki yerel seçim sonuçlarını muhalefetin çok daha ileriye taşımasıyla "seçimle gelinen, seçimle gidilen" bir ülke imajını güçlendirerek demokrasi ile yönetilen dünya ülkeleri arasında önemli bir prestij elde etmiştir. Türkiye için çok önemli bir "yumuşak güç" olan bu prestiji kazandıran CHP de dünyadaki sosyal demokrat partiler arasında saygınlık elde etmiştir.

Bu bağlamda güncel bir polemiğe dair şu notları da düşmem gerek: İktidar blokunun ortağı MHP Genel Başkanı Dr. Bahçeli de 1 Nisan 2024'te;

"(...) Nitekim milli irade sandıkta tecelli etmiştir. Elbette aziz milletimizin takdir ve tercihi başımızın üstündedir. Sandıktan çıkan demokratik karara saygımız da tamdır. 31 Mart seçimleri, Türk demokrasi hayatının yüksek bir standarda ulaştığını, bu konuda dünyaya örnek teşkil ettiğini adeta belgelemiştir." diyerek olgunluk göstermesine karşın Ramazan (Şeker) Bayramı mesajında Van'daki gelişmelere gönderme yaparken; "(...) Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır.(...)" diyerek kamuoyunu şaşırtmıştır!

Bendeniz de Dr. Bahçeli'nin ikinci açıklamasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel gibi bir dil sürçmesi olarak değerlendirmek istiyorum. Türkiye henüz Cumhuriyeti kurmadan önce, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı verirken de, iç isyanları bastırırken de TBMM'nin iradesi esastı. 1920'de meclisin açılmasıyla birlikte "Egemenlik Ulusundur" düsturu hayatımıza yerleşmiştir. Atatürk, Ankara'da meclisi kurmadan önce de kongreler toplamış, nihayet Erzurum ve Sivas Kongrelerinden geçerek Ankara'ya avdet etmiştir. Öte yandan Türklerin binlerce yıllık şura ve kurultay geleneği, bir buçuk asrı geride bırakan parlamento geleneği de ortadadır. Dr. Bahçeli'nin dili 90'larda da dili sürçmüş, orduya mesaj vermişti. Umarım artık daha özenli olur ve dil sürçmesine yol açıp yanlış anlamalara meydan vermez.

OTOMATİK ÇEK-BALANS

4) 31 Mart 2024 seçimlerinin ortaya koyduğu sonuçlardan birisi de hükümetin mutlak kontrolündeki mülki idare, emniyet gibi devlet kuruluşlarının; yargının vb. daha dengeli ve muhalefeti de dikkate alan bir zemine doğru kayacak olmasıdır. Örneğin, polis haftası dolayısıyla karşılaştığım bir etkinlikte bir yurttaş olarak polislere "Cumhuriyetin polislerinin polis haftasını kutluyorum; bu arada satır arasını okudunuz değil mi?" dediğimde çok zeki ve olumlu tepkiler aldığımı belirtmeliyim. Ayrıca zaten bundan sonra hükümet hala devlet ricalini "hükümetin emir eri gibi" olmaya zorlarsa da ters tepecektir.

5) Yürütmenin başındaki Erdoğan ilk şoku atlattıktan sonra partisindeki erimeyi durdurmak, Yeniden Refah tehdidini hafifletmek ve seçmeni yeniden ikna etmek için rasyonel davranırsa ülkenin kaotik bir kriz haline gelen temel meselelerine odaklanacaktır. 31 Mart 2024'teki sonuçlar Erdoğan'ı barınma sorununu çözmek için adım atmaya, deprem bölgesindeki hayatın donanımlarını hızlandırmaya, enflasyonu dizginleyip geriletmeye ve hayat pahalılığını azaltmaya, aşırı ve kontrolsüz dış göçü durdurmaya yöneltecektir. Ancak yönetimde tıkanan Erdoğan ve partisinin kapasitesi çözüm bekleyen ülkenin temel sorunlarını kavrayıp üzerine gitmeye, çözmeye yeter mi, bekleyip göreceğiz.

ERKEN SEÇİM OLASILIĞI VE SİSTEMİN AKIBETİ

6) İktidarın temel sorunları çözme iradesi gösterip göstermeyeceği, bu meyandaki kapasitesi ise bir dahaki genel seçimlerin 2028'de mi yoksa erken mi yapılacağını belirleyecektir. Yani, 31 Mart 2024'teki yerel seçimin bir sonucu da bir erken genel seçim olasılığını doğurmasıdır.

7) 31 Mart 2024'ün olası bir sonucu da Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden vazgeçmesi, CHP'ye zeytin dalı uzatarak yeniden parlamenter sisteme ya da parlamento ağırlıklı yarı başkanlık sistemine geçmek istemesi olasılığıdır. Nedeni de partisi eriyen Erdoğan'ın elindeki olanca yetkinin bir CHP'linin eline geçmesini istememesi, ayrıca parlamenter sistemde bir şekilde İktidarın bir parçası olma olanağıdır. Bu bağlamda parlamenter sistem, iktidardan düşen Erdoğan için bir "kalkan" olacaktır.

Tabiî bu noktada muhalefetin ve özellikle artık Türkiye'nin birinci partisi olan CHP'nin tutumu belirleyici olacaktır. Türkiye'de devleti ve parlamentoyu kuran, çok partili demokrasiye geçişin mimarı olan, parlamenter demokrasinin kurumlaşmasına çok önemli katkıları olan, 1961'de ilk koalisyon hükümetini kuran CHP'nin bir anayasa değişikliği için iktidarla uzlaşarak Türkiye'de yeniden parlamenter sisteme geçişi sağlaması yadırganmayacaktır. Ancak CHP'nin mevcut sistemle iktidara gelerek Türkiye'yi fabrika ayarlarına döndürdükten sonra mı parlamenter sisteme yöneleceği yoksa şimdiki İktidarın parlamenter sistem önerisini dikkate alarak ilk genel seçimden önce anayasa değişikliği uzlaşmasıyla mı sistem değişikliğine gitmek isteyeceği kanımca CHP'nin ancak bütün üyeleriyle karar vereceği önemli bir konudur. Almanya'da örneğin, SPD koalisyon hükümetine katılıp katılmamayı bütün üyelerine sorabiliyor. CHP de bunu yapabilir.

8) 31 Mart 2024'teki önemli bir çıktı da ülkemizin iyi eğitimli ya da iyi eğitim almak isteyen genç kuşağının gelecek kaygısıyla gözünün kulağının yurt dışına dikilmişken yeniden yurdundan ümitlenmesidir. Bu da muhalefetin, özellikle CHP'nin aldığı sonuçla ülkeye yaptığı çok önemli bir hizmettir. CHP kaydettiği başarı, Türkiye için önemli bir negatif eylem, bir çeşit tehdit olan eğitimli ve laik kesimin yurtdışına yöneliminde hız kesecektir. Erdoğan'ın planı, bu kesimin ülkeden uzaklaşması ve aynı zamanda ümmetçi bir yaklaşımla ülkeye aldığı 'misafirleri' vatandaş yaparak iktidarını orta ve uzun vadede kalıcı kılmasaydı. Seçmen, Erdoğan'ın bu yönelimine geçit vermedi.