31 Mart yerel seçimlerinden sonra Şeker(Ramazan)Bayramı da geride kaldı. İran'ın İsrail'e yönelik etki odaklı kontrollü saldırısının yankıları ve YSK'nın Türkiye'nin girdiği atmosferi okuyamayan kararlarının fonunda kırmızıya boyanan Türkiye'yi iktidar da muhalefet de anlamaya, sindirmeye çalışıyor.

CHP'deki değişimin henüz tam anlamıyla gerçekleşmiş olmasa da meyvelerini hemen gördük, CHP Türkiye'deki değişimi de beraberinde getirebileceğinin işaretini yerel seçimde güçlü bir şekilde verdi. CHP, 1977'den bu yana 47 yıl sonra ilk kez birinci parti oldu. Tıkanan, kirlenen, ülkenin temel meselelerine çözüm getiremediği gibi aslında meseleleri doğuran özne olan Erdoğan'ın AK Parti'sinin iktidarına karşı seçmen ciddi bir uyarı yaptığı gibi, CHP'ye de cömert bir kredi açarak "iktidar alternatifi olabilirsin" mesajını verdi. İşte şimdi CHP'nin bu krediyi çok iyi kullanıp falso vermeden iktidara doğru yürümesi, iktidar rotasını tutturması gerekiyor. Tabii bunun için de öncelikli iki ana ev ödevi şudur: 1)Kazandığı yerel yönetimlerde başarı hikayeleri yazması, 2)Partideki değişimi devam ettirerek derinleştirmesi.

Bu iki ana ev ödevini açarak devam edeyim...

CHP'NİN YERELDEKİ EV ÖDEVİ

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıklamalarından CHP'nin belediyeleri arasındaki eşgüdümün sağlanması ve kabul gören projelerin genelde de hayata geçirilmesi için bir kurul oluştuğu ve kurulun başına da Yılmaz Büyükerşen'in getirildiği anlaşılıyor. Bu adım çok doğru ve çok önemli. Geride kalan dönemde de CHP'li yerel yönetimlerde diyalog ve işbirliği zeminleri oluştu ancak kanımca yüzeysel ve zayıf kaldı. Proje fuarları, belediye başkanı toplantıları ve 11 Büyükşehir Belediyesinin ortak toplantıları beklenen düzeyde etki yaratmadı. Dostlar alışverişte görsün durumuydu büyük ölçüde. Şimdi daha organize, daha kurumsal; çevreden merkeze ve merkezden çevreye bir akışla; sağlıklı bir eşgüdüm ve koordinasyonla "CHP Belediyeciliği" imajı güçlendirilirse bu itki genel iktidarın önünü açacak başlıca hamlelerden birisi olacaktır. Bu bağlamda CHP’nin bizzat kendi eliyle iç denetimi de sağlaması, hata payını en aza indirmesi, yüzde 1'lik önemli bir hata söz konusu olursa da gereğini yerine getirmesi iktidarı isteyen bir parti görünümü açısından şart.

Bu bağlamda; 1)CHP yönetimi, ilgili genel başkan yardımcısı ve yerel yönetim eşgüdüm kurulu belediye başkanlarından düzenli rapor istemelidir. 2)Belediye başkanlıklarına kadrolaşma hususunda gönderilen genelge yerindedir, gereği için titizlikle üzerinde durulmalıdır. Kadrolaşmada partiye sadakat kadar liyakat da gözetilmeli, nepotizme asla izin verilmemelidir. 3)Belediye başkanlarının öncelikle temel belediyecilik hizmetlerine yoğunlaşması, bu alandaki birikmiş sorunların üzerine acil eylem planlarıyla gidilmesi sağlanmalıdır. Her belediye 5 yıldaki önceliklerini baştan saptayarak işe koyulmalıdır. 4) Başkanlar ve yardımcıları, bürokratları, müdürlerinin bizzat sahada ve yurttaşlarla iç içe olması sağlanmalıdır. Sistemli ve periyodik çalışma esas olmalı, sadece şikayete bağlı hareket tarzından kaçınılmalıdır. Muhtarlar ve vatandaşlardan gelen şikayet ve ihbarlar ise anında incelenip gereği yapılmalı ve ilgiliye geri bildirimde bulunulmalıdır. 5)Gerek mali disiplin gerekse kadro ve istihdam disiplininden ödün verilmemeli; belediyede istihdam zorlaması yerine istihdam ofisleri kurularak başvurular özel sektörde kurulacak köprü ile oralarda değerlendirilmelidir. 6)Dönemsel ve belli bir periyotta (yılda bir) tüm belediye başkanları toplantısı, büyükşehir belediye başkanları toplantısı (3 ayda bir), il belediye başkanları toplantısı (6 ayda bir) yapılarak ortaklaşa çalışma ve birlikte hareket disiplini sağlanmalıdır. Keza, her Büyükşehir ve her il de kendi ilçeleriyle ayda bir toplanarak koordineli çalışmalıdır. Bu arada CHP'nin bütün belediye başkanlarının hafta sonunda ilk toplantısının çalıştay disiplini içinde yapılacağı bu yazıyı kaleme alırken açıklandı. Yolun başındayken yapılacak çalıştay en baştan doğruların hayata geçmesi açısından değerlidir. Çalıştay çıktıları CHP'nin belediyelerine çalışmalarında ışık tutacaktır.

Bütün bunlar toplamda oluşturacağı başarı hikayesi ile CHP'nin genel iktidarına giden yolda önemli bir itki ve katkı sağlayacaktır.

CHP'NİN BIR EV ÖDEVİ DE PARTİDE ATACAĞI ADIMLARLA DEĞİŞİMİ DERİNLEŞTİRMEK

CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda gerçekleşen yönetim değişikliği, genel başkan değişikliği yanında büyük ölçüde yeni kadroların işbaşına gelmesi; 49 yaşındaki genel başkan ile birlikte PM, YDK ve MYK'daki gençleşme ve kadınların katılımı girilen ilk seçimde olumlu bir hava estirdi. CHP'nin birinci parti olmasında başlıca etkenlerden birisi oldu. Tabii kurultayın hemen ardından seçim sürecine girilmesi partideki değişim ve dönüşümde derinlemesine mesafe alınmasını ister istemez erteledi. Önümüzde seçimsiz geçecek bir süre varken değişim ve dönüşümün derinleşmesi için düğmeye basılması büyük avantaj olacaktır.

Şimdi CHP'nin önünde yeni bir tüzük ve eskiyen programın güncellenmesi ödevleri var. Zaten tüzük için düğmeye basıldı ve eylül başı işaret edildi. Parti içi işleyişi ve yarışı demokratikleştirecek, seçim süreçlerindeki adaylaşmada nesnel ölçütler getirecek; partiyi büyütecek ve güçlendirecek bir tüzük değişimin kilit boyutlarından olacak. CHP, üyelerine bir ileti göndererek tüzük değişikliği için öneriler istedi birkaç hafta önce. Fakat taban örgütlerinde bu konuda toplantılar, çalışmalar, tartışmalar yapılıyor mu? 20 Nisan'da son bulacak öneri süresi uzatılır ve örgütlerde tüzükle ilgili tartışmalar yapılıp süzülen öneriler genel merkeze gönderilirse daha iyi olur.

CHP'nin yürürlükteki programı 2008 tarihini taşıyor. 16 yıldır dünyada ve ülkemizde yaşanan onca gelişme ve değişim geciken yeni programı da bir an önce hayata geçirmeyi zorunlu kılıyor. Belki tüzük ve program kurultayı bir arada yapılabilir. Kılıçdaroğlu döneminde Fethi Açıkel koordinatörlüğünde süren program taslağı hazırlıkları gözden geçirilerek belki yine onun da içinde olduğu yeni bir çalışma grubu tarafından öneriler de alınıp taslağa son şekli verilebilir. Program taslak çalışmasında Altı Ok ve ruhu korunup güncel gelişmeler ışığında partinin önündeki görevler çok ayrıntıya girilmeden sıralanmalıdır. Hiçbir komplekse girilmeden CHP'nin hangi koşullarda kim tarafından kurulduğu, hangi ihtiyaçtan doğduğu; zaman içinde hangi aşamalardan geçtiği; giderek demokratik sol-sosyal demokrat bir boyut kazandığı; tarihi ve güncel kimliğinin bir bütün olarak CHP'nin kimliğini oluşturduğu ifade edilmelidir. CHP kuşkusuz bir kitle partisidir ve tercihleri ile de vardır. Anayasa'nın değiştirilemez ilkeleri yanında "Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti" vazgeçilmezidir. Bu özellikleri dikkate alan bir yaklaşımı bir kenara bırakmadan CHP'nin "herkesin partisi" olmayı, geniş bir yelpazeye kucak açmayı programında yansıtmalıdır. Dış politikada Atatürk'ün öğütlerini ıskalamayan, Ankara ve bölge merkezli, ulusal çıkarları esas alan, komşularıyla iyi geçinen ve aralarındaki anlaşmazlıklarda taraf olmayan bir çizgi programda içselleşmelidir.

BÜYÜMEKTEN KORKMAYAN, BÜYÜRKEN ÇEŞİTLENEN CHP

Özgür Özel'in kurultayın hemen ardından yaptığı "seferberlik" çağrısı yerel seçim atmosferinde sisler arasında kaldı. Özel, hiç tereddüt etmeden bu çağrıyı tazelemek suretiyle taban örgütlerini harekete geçirerek partiyi büyütmek için düğmeye basmalıdır. İktidarın baskısından dolayı bilhassa Anadolu'daki ilçelerde ve küçük il merkezlerinde zor olacak, biliyorum. Kamuda işe girmek isteyen de, aile bireyleri de CHP'nin üyesi olmaktan ister istemez imtina ediyor partiye gönül verseler de. Ancak yine de CHP'nin üye sayısını sistematik ve kademeli olarak önümüzdeki 1,5-2 yıl içinde ikiye, üçe katlaması iktidar yürüyüşü için kaçınılmaz. Ancak ilçe örgütlerinin üye kaydederken mevcut üye bileşiminin dışında kalan fakat ilçelerinde olan farklı kesimlerden üye kaydetmeyi başarması gerekiyor. Farklı seçmen kümelerine ulaşmak ve seçmen yelpazesini genişletmek için için bu şart. Aynı zamanda, yeni alınan üyelerde gençlere ve kadınlara mümkün olduğu kadar öncelik verilmelidir. CHP'nin yaşlı örgütünün gençleşmesi için bu önemli. İlçe örgütlerinin üye deseni ile ilçedeki demografik ve sosyal yapı örtüşmelidir. İlçe örgütlerinin tarama ve davet usulüyle de üye kaydetmesi, "en iyileri" örgüte entegre etmesi de önemlidir. Türkiye'yi yönetme iddiasındaki parti en iyilerle buluşmalıdır. Tabii bütün bunlar CHP Genel Merkezi tarafından izlenmeli, kontrol edilmeli ve aylık rapor istenmelidir. Bu seferberlik sırasında zaman zaman genel başkan Özel de yeni üyeleri arayarak kutlayarak seferberliği motive edebilir. Doğru bir şekilde büyümeyi gerçekleştiren ilçe başkanları onore edilebilir. Seferberliği macerası kitle iletişim araçları ile de paylaşılarak hızlandırılabilir.

SONUÇ OLARAK...

Sonuç olarak CHP yerel seçimlerden birinci parti çıkarak ülke için, yurttaşlar için çok büyük bir sorumluluk ve misyon üstlenmiştir. Şimdi bu sorumlulukla ev ödevlerini eksiksiz yerine getirerek iktidara yürümekle karşı karşıyadır. Bu yürüyüşte de seçmenin bir kredi verdiğini, bu krediyi bozuk para gibi harcamamak gerektiğini bir an bile hatırdan çıkarmamalıdır. CHP'nin görevi şimdi birinci parti olmaya layık bir çizgide ilerleyerek Türkiye İttifakını büyütmek, genel seçime giden süreçte ödünç oyları çoğaltmaktır. CHP büyümekten korkmamalıdır. Örgütlerini muhalefet refleksinden çıkarmalıdır. "Aman küçük olsun da kontrol edebileyim" refleksinden arınamayan, seferberliğin gereğini yapamayanlar ister istemez bu süreçte elenecektir. CHP'nin iktidar yürüyüşünde ayak bağlarına değil, ön açıcı siyasi figürlere ihtiyacı var.

Özgür Özel'in genel başkan olduktan itibaren ki yürüyüşü gittikçe artan deneyimle, adım adım gelişiyor. Ekrem İmamoğlu'ndan, Mansur Yavaş'tan da güç alan bir genel başkan olarak zaman içinde daha da gelişecektir. Türkiye'de girdiği ilk seçimde birinci parti olan bir genel başkan olarak başta benzer çizgideki partilerde olmak üzere bütün dünyada da yankı uyandırmıştır. Hele uzun yıllardır Cumhur İttifakı'nın elinde olan Manisa Büyükşehir'i ilçelerinin ezici çoğunluğu ile birlikte kazanması başlı başına bir olaydır. Ne demişti seçimden önce Erdoğan, yazdım ama bir daha yazayım; "31 Mart'ta Manisa'ya bakacağım!" gibi bir cümle kurmuştu. O akşam Manisa'ya bendeniz de baktım ve Erdoğan'ın siyasi sefaletini, aczini; Özel'in de kendi memleketinde ezici bir zaferle genel başkanlığının hakkını layıkıyla verdiğini gördüm.

Mansur Yavaş destekli İmamoğlu-Özel İttifakı'nı izlemeye devam edin. İmamoğlu ne demişti; "Herşey çok güzel olacak!"